Mazlumder Ankara şubesi, işgal rejimi İsrail'in son zamanlarda Filistinde artan provokatif eylemlerine karşı, basın açıklaması yaparak tepki gösterdi.
Açıklamada, işgal altındaki Filistin topraklarında yasa dışı yerleşim birimlerinde yaşayan ırkçı gruplar tarafından bu bölgede gerçekleştirilen kışkırtıcı eylemler de olayları tetiklediğine dikkat çekilerek bu eylemlerin, Filistin halkının huzur ve güvenliği tehdit altına alındığı belirtildi..
Mazlumder, ayrıca, İsrail hapishanelerine giren ilk Filistinli olan Hicazi'nin geçtiğimiz Ocak ayında 85 yaşında vefat etttiğine dikkat çekerek, bu durumun insalığa işaret ettiği durumun, yaklaşık bir asırdır milyonlarca Filistinli, hiçbir meşru güvenlik gerekçesi olmaksızın temel haklarından mahrum bırakıldığını vurguladı.
Ramazan ayı İslam ümmeti için önce eşyayı sonra ruhu dirilten bir ay olduğunadikkat çeken Mazlumder, "1948’den beri sürekli zulümlerle beslenmiş, çatışmalarla boğulmuş ve sonunda bir ‘Cinnet Toplumu’ haline gelmiş olan İsrail'in bilinçaltının derinliklerine yerleşmş olan katastrofik korkularını bastırabilmek ve bu dirilişin önüne geçmek için her sene Ramazan ayında farklı gerekçelerle aynı senaryoyu uygulamaktadır. " dedi.
Açıklamada ayrıca, İslam ülkeleri başta olmak üzere, uluslararası toplumu, apartheid rejimi olan İsrail’in, Kudüs’ü Yahudileştirmek ve Filistin topraklarındaki işgalini kalıcı kılmak adına uyguladığı devlet terörüne bir an önce müdahale etmeye ve Filistinlilerin evlerine dönüş hakkı başta olmak üzere, tüm sorunlarına karşı duyarlı olmaya davet etti.
Açıklamanın Tam Metni:
İŞGALE SON, FİLİSTİNE ÖZGÜRLÜK..
Ramazan ayının ilk gününde, işgalci İsrail polisinin korumasındaki 200'ü aşkın kişiden oluşan ırkçı siyonist grup, Mescid-i Aksa'ya baskın gerçekleştirmiştir. Bu baskın esnasında İsrail polisi, Harem-i Şerif’in içindeki İslam Müzesi’ne çıkan Silsile Kapısı’nın kilitlerini kırarak kutsal mabedi tahrip etmiştir.
Ardından devam eden süreçte, işgal altında bulunan Doğu Kudüs’te, işgalci İsrail polisi Şam kapısı’nın önündeki oturma alanlarını barikatlarla kapatmıştır. Bu durum Filistin halkı tarafından tepki ile karşılanmış ve her gün Mescid-i Aksa’da ve Şam kapısı önünde kılınan Teravih namazlarıyla birlikte bu bölgedeki barikatların kaldırılması adına eylemler gerçekleştirilmiştir.
Ramazan ayının başından beri yaklaşık iki haftadır devam eden protestolar esnasında işgalci İsrail polisi, atlı birlikler, TOMA’lar, plastik mermi ve ses bombası kullanarak protesto gösterilerinde bulunan Filistin halkına orantısız şiddet uygulamıştır. Şam kapısı başta olmak üzere Eski Şehir çevresinde yaşanan tüm bu olaylar sonucunda yüzlerce Filistin vatandaşı, polis müdahalesi sonucunda yaralanmış ve onlarcası da gözaltına alınmıştır. Aynı zamanda, işgal altındaki Filistin topraklarında yasa dışı yerleşim birimlerinde yaşayan ırkçı gruplar tarafından bu bölgede gerçekleştirilen kışkırtıcı eylemler de olayları tetiklemiş, Filistin halkının huzur ve güvenliği tehdit altına alınmıştır.
İsrail hapishanelerine giren ilk Filistinli olan Hicazi, geçtiğimiz Ocak ayında 85 yaşında vefat etmiştir. Bu durumun bizlere işaret ettiği bir nokta var ki, yaklaşık bir asırdır milyonlarca Filistinli, hiçbir meşru güvenlik gerekçesi olmaksızın temel haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Günümüzde 5 milyon Filistinli muhtelif ülkelerde mülteci olarak yaşamlarını güçlükle idame ettirmekte, en temel insan haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Gazze’de 2 milyon Filistinli en basit ihtiyaçlarını bile güçlükle karşılayabildikleri bir açık hava hapishanesine hapsedilmektedir. Filistinliler kendi topraklarında her gün polis korumasındaki yahudi yerleşimcilerin en ağır hakaretleriyle birlikte fiziki ve psikolojik şiddetin her türlüsüne maruz kalmaktadırlar.
Ramazan ayı İslam ümmeti için önce eşyayı sonra ruhu dirilten bir aydır. 1948’den beri sürekli zulümlerle beslenmiş, çatışmalarla boğulmuş ve sonunda bir ‘Cinnet Toplumu’ haline gelmiş olan İsrail'in bilinçaltının derinliklerine yerleşmş olan katastrofik korkularını bastırabilmek ve bu dirilişin önüne geçmek için her sene Ramazan ayında farklı gerekçelerle aynı senaryoyu uygulamaktadır.
Bizler bu senaryoya 2014’te de şahit olduk.
Bizler bu senaryoya 2016’da da şahit olduk.
Bizler bu senaryoya 2019’da da şahit olduk ve bugün de şahit olmaya devam ediyoruz.
MAZLUMDER olarak;
-İslam ülkeleri başta olmak üzere, uluslararası toplumu, bir apartheid rejimi olan İsrail’in, Kudüs’ü Yahudileştirmek ve Filistin topraklarındaki işgalini kalıcı kılmak adına uyguladığı devlet terörüne bir an önce müdahale etmesi gerektiğini vurguluyor,
-Filistinlilerin evlerine dönüş hakkı başta olmak üzere, tüm sorunlarına karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.
MAZLUMDER ANKARA ŞUBESİ
Kaynak: https://www.hertaraf.com
yorumunuz